Ula Köylerinden Yaşlılar Anlatıyor Projesi

Ula Köylerinden Yaşlılar Anlatıyor” projesini yürüten sosyologlar olarak bizler 2023 yazında Ula köylerinde dolaşıp yaşı ilerlemiş ve güngörmüş köy sakinlerine geçmişi sorduk. Dinlediklerimizin bir kısmını bu kitapta okuyucu ile buluşturmaya gayret ettik. Çalışmamız sırasında özellikle son on yıllarda doğaya ilişkin ne kadar büyük ve hızlı dönüşümlerin yaşandığının tanığı olduk.

Emeği geçenler: Nihan Bozok, Mehmet Bozok, Nur Küçükdoğan, Batuhan Avşaroğlu ve Gülşah Kurt. Basımı gerçekleştiren Muğla Devrim Gazetesi Matbaası’na da teşekkürü borç biliriz.

Neden Sözlü Tarih Yöntemi

Proje, sözlü tarih yöntemini kullanarak yaşlı köy sakinlerinin doğa hafızalarını kayıt altına almıştır. Sözlü tarih, değişen dünyayı ona tanıklık edenlerin anlatımlarına dayanarak anlamaya çalışan bir araştırma yöntemidir.  Yazılı tarihe alternatif olabilecek kadar güçlüdür; çünkü insanlar yaşamlarını anlattıklarında tarihin altın sayfalarında yer alamayacak sıradan hayattan, küçük ayrıntılardan, gündelik işlerden, bireysel kaygılardan, üzüntülerden, sevinçlerden ve tüm bu deneyimleri kuşatan toplumsal koşulların değişiminden söz ederler.

Sığla (Günlük)

2020’li yıllarda Köyceğiz ve komşu ilçelerinde dolaşıp burada yaşayanlara sığla ormanlarını sorarsanız size Anadolu sığla (Liquidambar orientalis Mill.) ağacının nadir bir tür olduğu ve yalnızca bu bölgede yetiştiği bilgisini verirler. Güzel kokusunu, yıldız biçimli yapraklarını, su basan tabanını anlatırlar. Fakat sığla ormanlarını ileri yaşlardakilere soracak olursanız bugün anlatılanlardan bambaşka hikayeler dinlersiniz.

Kızılyaka Köyü ve Sığla Yağı

“Bu orman kendi kendine bakamaz. Bir tarla gibi bakım ister. Düzenli bakan yok uzun zamandır. Ama temizlik imandan gelirmiş. Temizleyeceksin. Ormana artık bakan yok. İçinde üretim yok. Kendi halinde. Gelip ne soran eden de yok. Bununla ilgilenen genç de olmadı. Ben bu yağ çıkarma zanaatını kimseye öğretmedim. Benim elimde kaldı gitti. Buna özenen kimse yok. Zaten artık yasak yağ çıkarmak. Bu iş kayboldu gitti. O kadar enfes kokardı ki çalıştığımız orman… Kokusu hala burnumda…”

Ormanda Hayvanlar

“Ormanda hayvanlar gördüm çok. Ayı da gördüm ben. Koştum, kaçtım hep. Bir gün ormanda bir dalda asılı durur bir ip gördüm. Çiçek mi bu dedim, sanki sarmaşıktı. Yaklaştım. Tısss diye ses çıkardı. Engerekmiş. Kuyruğunu bağlamış orda kafasını aşağı sarkıtmış. Ben de ip zannettim. Allah bir kaçtım ki ordan. Bir daha oraya girmedim ben. Sokmaz mı engerek. Keçiyi de sokar seni de sokar. Yılan çıyan çok gördüm. Çakalların sesini duyarsın. Çakal aynı köpek gibiydi. Dağlarda gezer dururdu. Şimdi yok nerelere kayboldu onlar bilemiyorum… “

Şirinköy’ün Becerikli Elleri

Şimdi inanması güç olsa da bundan bir iki kuşak öncesine kadar Ege köylerinde elbiseleri yamamaktan, yünleri eğirmeye, yemeğini hayvanlarla paylaşmaya, ot toplamayı bilmekten, ekmeği, yoğurdu mayalamaya, el hüneri edinmeye, tohum biriktirmekten, yayan yürümeye, yaşlılara, çocuklara, hayvanlara verilen bakım emeğinin bilgisine sahip olmaya değin yoksullukla harmanlanmış, yoksulluğu onarmak için geliştirilmiş birçok yaşam alışkanlığı mevcuttu. Bugün Muğla köylerine gelenlerin aradığı kırdaki yeşil yaşama uygun hayat tarzı sorularının cevapları için eskilerin bu yaşam kabiliyetleri ilham vericidir.

Kırsal Yoksulluğu Onarmak ve Kanaatkar Yaşamlar Sürmek

“Ben daha on beş yaşındayım! Doksan… Doksanı da geçtik ya kocadık gari. İyiyim ama bir şeyim yok, sadece ayaklarım ağrıyor. Oturduğum yerde bu çorapları örüyorum beş tane şişle. Çocukken öğrendim. Günlerimiz geçti. Çocukluğumuz yoksulluktu. Eskiden yoksulluk vardı. Çocukluğumuz ovada geçti, dağda geçti. Arkamıza odun sararız, arkamıza ot sararız, malları gezdiririz. Böyle geçti anamızın evinde. Kocaya vardık rahat ederiz diye. Gelin olduk. Daha fazla olduk. Çoluk çocuk öylesine. İşler öylesine. Mal öylesine.”

Denizin Güzelliği

“Denizin kokusu hep burnumda duruyor. Kırk yılı geçkin bu denizde balıkçlık yaptım eşimle beraber. Çocuklarımı kayıkta büyüttüm. O kadar çok balıklar verirdi ki bu deniz. Yaz kış çeşit çeşit balık olurdu. Balıklar denizin üstünden akardı. Sırtlarına güneş vururdu. Parlak sırtlarıyla dere gibi denizin üstünden akarlardı. Kayığa doldukları zaman olurdu. Deniz canlıydı. Alarga kopkoyu maviydi. Kıyıya geldikçe mavinin rengi açılır yeşile çalardı. Renkleri de kokusu da hep hayalimde.”

İp Eğirmek ve Dokumacılık

Tekstil endüstrisinin bugünkü karanlık tablosundan farklı olan bu dokumacılık işi özellikle kadınlar tarafından yapılmıştır. Kadınların dokumacılıkla ilişkisi kumaşlar, halılar, kilimler dokumaktan daha derine gitmiştir. Kadın dostluklarının gelişmesinde, kendi başına kalma zamanı yaratılmasında, yaratıcılığın kullanılmasında, ortak köy hafızasının gelişmesinde, kolektif hareket etmede dokumacılık önemli rol oynamıştır.

Karabörtlen’de Yaşamı Dokumak

“Sonra herkesin mutlaka bir kilimi olur. Çok fakirsen yünün pamuğun yoksa senin de olur. Herkes verir, o verir, o verir sana da bir kilim dokunur. Kilimsiz gelin olmaz. Her kızın çeyizinde bir kilim oluverir. Hazır kilim olunca hali vakti iyi olanlar dokudu kilimi. Fakir olanlar da zenginin oraya gitti yevmiyeli oldu çalıştı parasını aldı. Kilimin kaybolması budur. Koyuna bakacak hali yok. İşe gidecek, somun alacak aldığı parayla. Onun için mal azaldı, dokuma da azaldı. Şimdi hiç yok gari.”

İpekböceği

“Burada iklim ipekböceğine uygun. Zaten çok eskiden vardı. Annelerimizin ipek çarşafları vardı ve yaparlardı biz çocukken. Küçük sedirin üstünde yapıyordu annem. Sonra onları kimseye elletmiyordu. Dışarı bahçeye güneşin altına hasırın üstüne seriyordu. Dut yaprağıyla besliyordu. İçindeki pupa kelebek olmadan kaynama aşamasında suya konuyordu ve sopayla karıştırınca ip uç veriyordu. O uçları çekiyorsun kozadan büküp büküp kenara atıyorsun ve işte böyle ipek oluyordu. Üç kilo ipeği çözüp yorganın içine koyarlardı. Bebek yorganı yaparlardı.“

Pınarköy ve Arıcı

“Faydaları çok arının… Arının faydaları saymakla bitmez… Yani eğer hayatta ben bir ders alacağım bir şey öğreneceğim dersen yani kovanın önüne otur. Kovanı izle. Ondan alacağın çok tecrübe vardır. Anlamasını bilene arılardan öğrenilecek çok şey vardır. Bir arı kovanının karşısına oturursan, dünyayı öğrenirsin, hayatı öğrenirsin. Sebatkarlıklarını görürsün. Çalışkanlıklarını görürsün. Birbirlerine yardım etmelerini görürsün. Bunu bilim adamları da anlatıyor.”

Arıcılık ve 2021 Köyceğiz Orman Yangını

“Geçen sene yangınlar çıktı. İklim değişikliği nedeniyle yani… İklimler bozuldu!.. Yanan kızılçam ağaçlarının büyümesi için zaman lazım. Çam büyüyecek orman olacak… Yangından sonra karşı yamaçtaki yangın alanlarında ufak çam fidanları büyümeye başladı kendi kendine. Ama onların orman olması için zaman lazım. Kırk yıl, elli yıl lazım… Orman olması için en az altmış yıl lazım. O da yetişmesine izin verirlerse işte.  Yangın sadece arıcılar için değil -aslında arıcılar için de kayıp ama… Yani doğa için düşünün… Yani herkes için kayıp!..”

Keçicilik

Keçi yetiştiriciliği Ege ve Akdeniz çevresinde gelir getiren kadim uğraşılardan biridir. Keçi, binlerce yıl önce evcilleştirilmiş bir türdür. Keçi yetiştiriciliği, az gelişmiş ve gelişmekte olan yerlerde yaygın olarak uygulanan geleneksel bir hayvancılık biçimidir. Keçi yetiştiriciliği, ağırlıklı olarak, orman kenarlarında ve orman içlerinde, tarım ve hayvancılığa uygun olmayan yerlerde ve sarp arazilerde gerçekleştirilir.

Ağla Yaylası’nda Keçici

“Yaşım ilerledi gitti. Kendimi bildim bileli keçilerin içindeyim. Eskiden de anneannem bakıyordu. Altı yaşında annemi kaybettim ben. Beni anneanneme vermişler. Keçileri emerek büyümüşüm ben. Doğanın içinde. Keçileri annem bilmişim. O gün bugündür vazgeçemedim bırakamadım. Burada herkes diyor ki ya satsana keçiyi. Ya nasıl satacağım benim annem o. Satamıyorum. Bırakamıyorum. Onların kokusuna vücuduna değmeyince ben uyuz oluyorum hasta oluyorum. Nasıl bırakırım?”

Deniz

Köylülerin kendi üretim araçlarına sözgelimi tekneye, oltaya, paragede sepetine, ağlara sahip olarak yaptıkları geçimlik balıkçılık bugün yerini endüstriyel balıkçılığa bırakmıştır. Köylerdeki yaşlılar için ise kıyısında büyüdükleri denizler ve sahiller rüyaların ve hatıraların konusu olmuştur. Bölgede deniz ve insan ilişkisinin dönüşümündeki en endişe ve üzüntü verici yan ise kuşaklardır denizle içli dışlı yaşayan yerel halkın denizle bağlarının neredeyse tamamen kopma noktasına gelmiş olmasıdır.

Muğla Köylerinin Çalışkan ve Azimli İnsanları

Akdeniz, binbir şeyin hepsinin bir aradalığıdır. Bir manzara değil, sayısız manzaralardır. Bir deniz değil, birbirini izleyen birçok denizdir. Bir uygarlık değil, birbiri üzerine yığılmış birçok uygarlıktır. Akdeniz’in iç denizlerinden biri olan Ege’de Anadolu’nun Güney Batı köşesinde yer alan Muğla, Braudel’in Akdeniz üzerine gözlemlerini yansıtan bir ayna gibidir.

Yeşilköy ve Çevresine Değer Katanlar

“Arı bambaşka, ipek böceği bambaşkadır. Doğanın dengesi bambaşkadır. Tilki varsa, çakal yoktur. Çakal varsa, tilki yoktur. Tavuk varsa akrep yoktur. Akrep varsa tavuk yok demektir. Kedi varsa fare olmaz. Doğada denge vardır. Ben oturup bunları düşünürüm. İnsanlara yardım edince mutlu olurum. Onlar sevindiğini görünce, onların başarılı olduklarını görünce mutlu olurum.”

Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalıdır

Toplumsal cinsiyet, kültürün ve toplumun kadınlara ve erkeklere atfettiği özellikleri anlatan kavramdır. Toplumsal cinsiyet, cinsiyetin toplumsal ve kültürel olarak inşa edildiğini vurgular. Toplumsal cinsiyet eşitliği yaşamımızı düzenleyen en önemli ilkelerden birisi olmalıdır. Bahçede, bostanda, tarlada, ev içi işlerde birlikte çalışan, sokakta, kasabada, köyde diyalog halinde olan kadınlar ve erkekler birbirine eşittir. Üzerinde yaşadığımız  yeryüzü herkes için eşit ve verimli bir yaşam kaynağıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği sürdürülebilir bir yaşam için gereklidir.

Gender equality should be constructed.

Gender is a notion that describes the characteristics that culture and society ascribe to women and men. Gender emphasizes that sex is socially and culturally constructed. Gender equality should be one of the most important principles that regulate our lives. Men and women who work together in the gardens, in the orchards, in the fields, in domestic work, in dialogue in the street, the town and the village, are equal to each other. The earth we live on is an equal and productive source of life for everyone. Gender equality is essential for a sustainable life.

Komşuluk hayatı güzelleştirir ve kolaylaştırır.

Komşuluk en yaygın kültürel değerlerimizden birisidir. Eğer bu bölgeye sonradan yerleştiyseniz sizler de komşularınızla tanışınız, selamlaşınız, hal hatır sorunuz. Dikkat ederseniz, bu bölgede eski evlerin yüksek duvarlarla birbirinden ayrılmadığını görürsünüz. Komşular birbirinin bahçesine kolayca geçebilirler. Burada komşuluk eski ve güçlü bir kültürel pratiktir. Komşularla beraber vakit geçirmek, yardımlaşmak, dayanışmak, onlardan haberdar olmak, birbirinden öğrenmek hayatımızı zenginleştirir ve  kolaylaştırır.

Neighborhood makes life better and easier.

One of our most common cultural values is neighborhood. If you have settled in this area, you should meet your neighbors, greet them, and inquire about their well-being. If you look closely, you will notice that the local old houses in this region are not separated by high walls. Neighbors can easily enter and visit each other’s gardens. Here, the neighborhood is an ancient and potent cultural practice. Spending time with neighbors, assisting and cooperating with them, being aware of them, and learning from one another enriches and facilitates our lives.

Kültürel çeşitlilik değerlidir.

Hepimiz yeryüzünün bir parçasıyız. Birbirini etkileyen bir yaşam ağında birbirimize bağlıyız. Tüm türlerin, halkların ve kültürlerin kendine özgü değerleri vardır. Tüm canlıların gıda, su, güvenli ve temiz ikamet hakkı vardır. Doğadaki biyolojik çeşitlilik ve topluluklardaki kültürel çeşitlilik kucaklanmalı, korunmalı ve savunulmalıdır.

Cultural diversity is valuable.

We are all part of the earth. We are interconnected in a web of life that affects each other. All species, peoples and cultures have their unique values. All living things have the right to food, water, and a safe and clean residence. Biodiversity in nature and cultural diversity in communities must be embraced, protected and defended.

Kentten kıra göç 

Her göç bir yer değiştirme olmasının yanı sıra alışkanlıkların, günlük rutinlerin, yaşam alanlarının değişmesi anlamına gelir. Kır, kentten farklı koşullara, ritimlere ve imkanlara sahiptir. Kırda yaşayan insanlar ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe ilişkin -hayvanlar, bitkiler, haşereler, ormanlar, iklimler, yangınlar ve ekip biçme gibi- bilgileri zaman içinde öğrenmiş ve geliştirmiş kimselerdir. Bu sürdürülebilirliği yüksek bilgilerin devam ettirilmesi gerekir. Bu bilgilere ilgi gösterin. Doğayı takip ederek siz de doğadan öğrenmeye gayret edin. Kentten farklı doğa deneyimlerine açık olmak ve doğayla ilişki içinde olmak yaşamınızı zenginleştirecektir.  

Migration from urban areas to the countryside 

Every migration involves a shift in habits, daily routines, and living environments, as well as a displacement. The countryside has distinct conditions, rhythms, and opportunities from the city. People who live in the countryside have learned and developed knowledge of ecosystems and biodiversity, such as animals, plants, insects, forests, climates, fires, and agriculture, over time. This highly sustainable knowledge must be preserved. You should take note of this information. Nature can teach you a lot if you follow and observe it. Being open to new nature experiences from the city and interacting with nature will enrich your life.

Kanaatkar yaşam alışkanlıkları sürdürülebilirliğe katkı sağlar.

Kırda sade bir yaşam için alışkanlıklarınızı gözden geçirebilir ve hafifleyebilirsiniz. Örneğin alışveriş yapmadan önce alacaklarınıza gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını düşünebilirsiniz. Yiyecek alışverişi yaparken bölgede üretilen ürünleri tercih edebilirsiniz. Böylece tarladan sofraya giden yolun kısaltılmasına katkıda bulunmuş olursunuz. Bisikletle ya da yürüyerek pek çok yere ulaşabilirsiniz. Kullanmadığınız eşyaları ihtiyacı olanlarla paylaşabilir veya geri dönüştürebilirsiniz. Yeniden kullanmak, tüketimde dikkatli olmak, geri dönüştürmek gündelik yaşam için rehber ilkeleriniz olabilir.

Conscientious living habits contribute to sustainability.

You can review your habits and lighten up for a simple life in the countryside. For example, before you shop, you might consider whether you actually need your purchases. While shopping for food, you can choose the products produced in the region. Thus, you contribute to shortening the path from farm to fork. You can reach many places by bike or on foot. You can share or recycle unused items with those who need them. Reusing, being careful in consumption, recycling can be your guiding principles for daily life.

Sürdürülebilir bir yaşam hepimizin sorumluluğudur.

Sürdürülebilirlik, günümüzde dünyada mevcut kaynakların gelecek nesiller için de kullanılabilir olması anlamına gelir. Sürdürülebilir bir dünya için su, hava, toprak, bitki örtüsü, ormanlar gibi herkese ait olan kaynakların zarar görmediği yaşam alışkanlıkları geliştirebiliriz. Günlük yaşamlarımızda kaynakları kullanırken basit, işe yarar ve başkaları tarafından da uygulanabilecek kimi tasarruflu çözümler bulabiliriz. Örneğin, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelebilir, rüzgar ve güneşin gücünden faydalanabilir, mevsime uygun beslenebilir, çıkardığınız çöpü azaltacak veya dönüştürecek yöntemleri öğrenebilir, toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşam alışkanlıklarınıza hayata geçirebilirsiniz. Dünyanın geleceği hepimizin sorumluluğundadır. 

A sustainable life is our responsibility.

Sustainability means that the resources available in the world today can be used for future generations. For a sustainable world, we can develop living habits that do not harm the resources that belong to everyone, such as water, air, soil, vegetation and forests. When using resources in our daily lives, we can find some simple, useful and cost-effective solutions that can be implemented by others. For example, you can prefer renewable energy sources, benefit from the power of wind and sun, eat according to the season, learn methods to reduce or transform the garbage you produce, and implement gender equality into your living habits. The future of the world is our responsibility. 

Biyoçeşitlilik korunmalıdır.

Bir bölgede yaşayan canlıların zenginliği biyoçeşitliliği oluşturur. Köyceğiz – Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi, biyoçeşitlilik açısından çok zengindir. Biyoçeşitlilik dünyadaki yaşamın temelidir. Dünyada birbirinden farklı hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar olmasaydı sağlıklı ekosistemler de olmazdı. İnsanlar ya da diğer canlılar beslenemez, nefes alamaz, yaşayamazdı. Aşırı avlanmak, denizleri kirletmek, meraların, ormanlık alanların kaybı biyoçeşitliliğin bozulmasına yol açar. Yaşamın devamı için biyoçeşitliliği korumalıyız.

Biodiversity must be protected.   

The abundance of living things living in a region creates biodiversity. Köyceğiz – Dalyan Special Environmental Protection Area is very rich in terms of biodiversity. Biodiversity is the foundation of life on Earth. If there were no different animals, plants and microorganisms in the world, there would be no healthy ecosystems. Humans or other living things could not feed, breathe or live. Overfishing, polluting the seas, loss of pastures and forests lead to the degradation of biodiversity. We must protect biodiversity for the continuation of life.

Hiçbirimiz yalnız değiliz. Hepimiz bir ekosistemin parçasıyız.

Ekosistemler, bitkilerin, hayvanların, insanların, diğer organizmaların ve aynı zamanda havanın, toprağın, suların, taşların ve iklimlerin birbiriyle ilişki içerisinde belli bir coğrafyada kurduğu yaşam ortamlarıdır. Köyceğiz – Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesinde orman, dağ, göl, deniz ve Dalyan Kanalı ekosistemleri kesişim içinde yer almaktadır. Sağlıklı ekosistemler arı suyu, temiz havayı, toprağın yaşamasını, iklimin düzenlenmesini, besin zincirinin devam etmesini ve hepimiz için elzem olan biyoçeşitliliğin devamlılığını sağlar. İnsan ekosistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Ekosistemin iyi işlemesi için insanın onun hakimi değil yalnızca bir parçası olduğunu her zaman hatırlamalıyız. 

None of us are alone. We are all part of an ecosystem.

Ecosystems are living environments that plants, animals, people, and other organisms, as well as air, soil, water, stones, and climates, develop in specific geographies. Forest, mountain, lake, sea, and Dalyan Channel ecosystems coexist in the Köyceğiz – Dalyan Special Environmental Protection Area. Healthy ecosystems provide pure water, clean air, soil survival, climate regulation, food chain continuation, and biodiversity continuity, all of which are essential for all of us. Humans are an essential component of the ecosystem. To ensure that the ecosystem functions properly, we must always remember that humans are only a part of it, not its master.

Bölgedeki yerleşimler

Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin sınırları doğuda Ortaca ilçesinden batıda Ula ilçesinin sınırlarındaki Namnam Çayı’na, Kuzeyde ise Sandras Dağı’na kadar uzanmaktadır. Bu sınırlar içinde Köyceğiz ilçe merkezinin yanı sıra, Dalyan, Beyobası, Toparlar, beldelerive on dört köy yer almaktadır. Ortaca ilçe merkezi ise bölgenin doğu sınırını oluşturmaktadır. Bölgenin içinden geçen D-400 Otoyolu bölgeyi batıda -o da bir özel çevre koruma bölgesi olan- Gökova Körfezi, doğuda ise Dalaman ve Fethiye’ye bağlamaktadır.

Settlements in the region

Köyceğiz – Dalyan Special Environmental Protection Area extends from Ortaca district in the East to Namnam Stream within the borders of Ula district in the West and Sandras Mountain in the North. In addition to the Köyceğiz district center, there are Dalyan, Beyobası, and Toparlar towns and fourteen villages within these borders. Ortaca district center forms the Eastern border of the region. The D-400 Highway, which passes through the region, connects the region to Gökova Bay, which is also a Special Environmental Protection Area, in the west, and Dalaman and Fethiye in the east.

Koruma altında bir alan olan İztuzu Plajı, nesli tehlike altında olan Caretta Caretta ve Chelonia Mydas deniz kaplumbağalarının üreme alanlarından biridir.

Iztuzu Beach, an area under protection, is one of the breeding grounds for the endangered Caretta Caretta and Chelonia Mydas sea turtles.

Kaptan June 

Kaptan June adıyla tanınan June Haimoff (1922-2022) Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının koruyucusu olarak anılmaktadır. İztuzu Sahili’nin içinde yer aldığı Köyceğiz-Dalyan bölgesinin “özel çevre koruma bölgesi” olarak koruma altına alınmasında önemli rol oynamıştır. 1975 yılının yazında  teknesiyle Dalyan’a gelmiş ve olağanüstü beyazlıkta, kusursuz bir yay çizerek, yaz göğü altında uzanan İztuzu Kumsalına hayran olmuştur. Bir iki yıl sonra İngiltere’deki hayatını geride bırakmış, kumsalda bir zakkum ağacıyla ılgın ağacının birbirine baktığı bir köşeye küçücük bir baraka yaptırmış ve 1984 yılından itibaren İztuzu Sahili’nde yaşamaya başlamıştır. Bir gece sahilde  yumurtlayan Caretta Caretta kaplumbağalarını görmüş ve onlara içinden derin bir tutkuyla bağlanmıştır. Ne var ki sahilde yaşadığı mutluluk, buraya yapılacağını öğrendiği büyük bir otel inşaatını öğrenince önce üzüntüye sonra ise Nergis Yazgan, David Bellamy, Günther Peter, Keith Corbett ve Lily Venizelos gibi farklı ülkelerden doğa koruma aktivistleri ile bölge halkının birlikte verdiği uluslararası bir mücadeleye dönüşmüştür. Mücadele aylar içinde halka halka büyümüş uluslararası basın, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları ve Ankara’daki yönetim bölgeyi koruma altına almak için harekete geçmiştir. Nihayetinde kaplumbağaların yavrularını dünyaya getirdiği bu eşsiz kumsalın ve onu kuşatan endemik sığla ormanları başta olmak üzere diğer doğal alanların koruma altına alınmasına ön ayak olmuştur. 2022 yılında vefat eden Kaptan June, ardında doğa korumaya adanmış bir hayatın hatıralarını bırakmıştır.

İztuzu Plajı’nda Kaptan June’un kulübesi. / Kaptan June’s Hut at Iztuzu Beach.

Kaptan June

June Haimoff (1922-2022), called Kaptan June (Captain June), is known as the protector of the Caretta Caretta sea turtles. She played a significant role in making the Köyceğiz-Dalyan region, in which Iztuzu Beach is located, under protection as a “Special Environmental Protection Area”. She came to Dalyan with her boat in the summer of 1975 and admired the Iztuzu Beach, stretching under the summer sky, drawing a perfect arc of extraordinary whiteness. A couple of years later, she left her life in England behind, had a tiny hut built on the beach, on a corner where an oleander tree and tamarisk tree look at each other, and started to live in Iztuzu Beach from 1984 onwards. One night, she saw the Caretta Caretta turtles laying eggs on the beach and became deeply attached to them. However, the happiness she experienced on the beach turned into sadness when she learned about the construction of a large hotel that she learned to be built here. Then, with nature protection activists from different countries such as Nergis Yazgan, David Bellamy, Günther Peter, Keith Corbett, Lily Venizelos and the local people started an international environmental struggle. This would be one of the first major environmental struggles in the history of Türkiye. Within months of the struggle, the international press, non-governmental organizations, scientists and the government in Ankara took action to protect the region. Ultimately, this unique beach, where turtles give birth to their offspring, and other natural areas, especially the endemic sweetgum forests surrounding it, took the initiative to be protected. Captain June, who passed away in 2022, left behind the memories of a life devoted to nature conservation.